Sıradanlaşan Bir Güne Dair

"Çok şükür yine helak olmadık," dedi içimdeki ses elektrikler geldiğinde. Ve ben de bunun üzerine birşeyler yazmak istedim. Hep böyle olur zaten; kar tanesinden çığa... Neyse, bu faslı biraz hızlı geçelim.

Ne gündü ama. Sabah uyandığımda tek ve en büyük derdim, Butik otel projesini hocanın düzenlendeği şekilde yeniden çizmekti. Vizeye bir hafta kala yapılan değişiklikler o an için bana muhteşem bir sıkıntı gibi gelmişti. Ne dert ama. Ne büyük sıkıntı ama...
Projeyi açtım, sıkıntılı sıkıntılı notlar aldım. Şuraya bir kapı, şuraya dolap falan. Ben bu işlemi kağıt üzerinde yaparken televizyon birden nefesini tuttu. İnsan geleceği bilemiyorki, hiç umursamadan işime devam ettim. Kendimi yaptığım işe öyle bi kaptırmışım ki, not alma işim bitipde yaptıklarımı bilgisayara aktaracağım sırada pc açılmayınca olayı kavradım. Fakat yine umursamadım. Hatta rahatladımda. Attım kağıtları bir kenara, uzandım koltuğa, sessizliğin tadını çıkarmaya başladım.
Televizyon yok, ev aletlerinin gevezeliği yok, yok da yok. Hatta bir ara, Dünya keşke hep böyle olsa diye geçirdim içimden. Çünkü öyle mutluydum ki. Daha önce birkaç kez dinlediğim ve hoşlandığım sesli kitaplardan birini açtım. Yumdum gözlerimi. Hâlâ çok huzurluyum.
Derken, zaman geçti, sesli kitap bitti. Gözümü açtım, proje bana bakıyor. Haftaya yetişmesi lâzım. Bir kaç telefon trafiğinin ardından beni bir endişe aldı. Tüm Türkiye'de elektriklerin kesik olduğunu öğrendik. Evdeki televizyon boşluğunu kısa sürede radyo doldurdu. Radyoda hergün duymaya alışık olmadığımız haberler kamçılanıyordu. %42 şarzla korka korka cepten internete girdim ama internetteki yavaşlık ve yetersiz bilgi sayesinde daha fazla tedirginlikle tableti kapattım. Fısıltı gazetesinde neler yoktuki; Siber saldırılar, kasti kesinti düşünceleri, darbe girişimleri, patlayan trafolar, sabotajlar, propagandalar ve en önemlisi adliye operasyonları... (Şimdi duydumki, rehine alınan savcı ağır yaralıymış. Allah ona acil şifalar versin ve yakınlarına sabırlar versin. Çok çok zor bir durum onlarınki.)
 Kesintiyle bağımsız olduğu söylenen operasyonda sona yaklaşılırken radyodaki heyecanlı haberlerin yerini cıvıltılı reklamlar ve gereksiz üçüncü sayfa haberleri aldı. İnternet de gitmişti, diş diş görmeye alışık olduğumuz sinyal de.
"Revolution" dedim kendi kendime. Bu diziyi izleyenler bilir. İçinde bulunduğumuz durumla büyük benzerlikler gösteriyor. Hayatımız birden bilimkurgu filme dönüşmüştü resmen.
Hava kararınca işler iyice ciddileşmeye başladı. İyiden iyiye soğuyan duvarlar, elektriğin günlerce gelmeyeceği dedikoduları, dilsiz kesilen elektronik cihazlar canavarlaşmaya başlamıştı. Bir de elektrik kesintisiyle dolaylı yoldan bağlantılı olan su kesintisi haberleri bemdeki korkuyu aldı, bir yanar dağın ucuna yerleştirdi. Hatırlamak bile istemiyorum o anları. Kabus gibiydi...

Ne büyük bir nimetmiş şu elektrik. Ve üstelik çevremizde, onu kaybedene kadar değerini bilmediğimiz ne önemli ve bir o kadar da sıradan şeyler varmış meğer. Ah bi gözlerimizi gerektiği gibi açıp görmemiz gereken şeyleri görebilsek. Ah, düştüğümüz -ne düşmesi kendi isteğimizle girdiğimiz- kuyularımızdan çıkabilsek. Hayatta önemsiz şeyleri kendimize öyle bir sıkıntı yapıyoruz ki, hayatı o sanıyoruz. Ne güzellikler ve ne sıkıntılar varmış oysa. Bizimkiler tek ve yegane değil.
Ve 5 dakika! Elektrikler geldi, tam 5 dakika sonra herkes, sanki hiçbir şey olmamış gibi kendi kişisel dertlerine geri döndü. Tekrardan dünyalarımıza gömüldük. Mesela ben yarınki derste hocaya ne göstereceğimi içten içe düşünür oldum. Diziler ise kaldığı yerden devam ediyor. Ne komik bir macera, onlar bu sahneleri çekerken henüz bunlar yaşanmamıştı. Ama şimdi yaşandı. Neden hâlâ... Neyse boşverin, yok birşey. Palyançolar da para kazanmalı. Onların da eve ekmek götürmesi lâzım.
İnsan olarak ne kadar nankör ve ne kadar unutkanız. Yaşadıklarımız bir kâbus olsaydı belki daha fazla konuşulurdu. Dertler, sınavlar, nimetlerle imtihanlar bir anda unutuldu. Bugün sık sık ruhumu tırmalayan korku senaryoları aklıma geldikçe, "Çok şükür yine helak olmadık," diyorum. Bunca günahımıza rağmen çok şükür...


S  O  N

A.Kemal Ünsaçan
31•III•15


0 yorumlama:

Yorum Gönder

YORUMUNUZU YAZARKEN LÜTFEN ŞUNLARA DİKKAT EDİN;

• Anlaşılır bir türkçeyle yazmaya dikkat edin. (Türkiye'de yaşamamıza rağmen
böyle bir kural koymuşsam varın gerisini siz düşünün. Ben düşünmekten bıktım artık)
• Hakaretvari argo yorumlarda bulunmayın. (Hiç hazzetmem)
• Yorumunuzun konu ile alakalı olmasına dikkat edin. (E lütfen!)
• Yorum Formunu doldurduktan sonra,
Profil Seç -> ADI/URL bölümüne bir şeyler yazın ki körebe oynamak zorunda kalmayalım.
• En önemlisi, samimiyetle laubaliliği birbirine karıştırmayın.
• Kurallara uymayan yorumlar silinmektedir.
• Şimdi buyrun, can kulağıyla sizi dinliyorum.