Yardım Edebilir misin?


Uzun zamandır yazılmıyordu.
//Neden? 
Emin değilim. Ama sebebini anlatmak için daha uzun zaman gerekebilir. Diğer yazılarımda tadına vararak uzattığım bu ilk sahneyi sırf bu yüzden kısa geçelim. 
Nedenini ben de bilmiyorum diyelim olsun bitsin. Şimdi biz asıl konumuza dönelim.

Yardım edebilir misin?
//Peki kime? 
En çok kendine.

    Bu soru cevap şimdilik yukarda dursun. İlerde lazım olacak. Bu yazıyı yazma sebebimden kısaca bahsedeyim.

    Bir duyguydu tüm sebep. Çok güçlü, alışılmadık bir deneyim. Çok farklı bir his. Tüm duygulardan çok daha üstün bir haz. Bambaşka, sanki başka bir evrenden..

    Yıllar önce bir hikayeye başlamıştım. Malesef o hikayemi tamamlayamadım. Birşeyler buna mâni oldu. Hikaye yarım kaldı ve zaman ilerledi. Neyse.. 

    Hikayemde gözleri görmeyen bir kız vardı. O kızın çok özel bir cep telefonu ve kenarında kamera olan birde güneş gözlüğü vardı. Telefondaki yapay zeka, kameranın gördüğü nesneleri ve kişileri algılayarak kulaklıktan ona söylüyordu.

    Bu elbette benim kendi hayal ürünümdü. Hikayeye başladığım yıllarda telefonlar bu derece akıllanmamıştı. Çünkü yaklaşık 10 sene öncesinden bahsediyorum.

    Zaman içinde, çalışma mantığı benim hayal ettiğime çok benzeyen uygulamalar ürettiler. Evet, onları görünce fazla şaşırmadım. Olası icatlardı çünkü. Kodlama bilen birisi için kolaylıkla yapılabilecek uygulumalardı. Benim aklıma gelmişse elbet başkalarının aklına da gelmiştir. Ama asıl şaşkınlığı, benim kurguma yakın bir film görünce yaşadım.

Filmin adı "See For Me". Türkçesi, benim için gör. Filmin ana karakteri gözleri görmeyen bir kız. Aynı benim kurgumdaki gibi. Telefonuna film ile aynı ismi taşıyan bir uygulama yüklüyor. Fakat bu bir yapay zeka uygulaması değil. Karşı tarafta gerçek insanlar var. Gönüllük esasına dayanıyor. Gözleri görmeyen veya az görenler için destek sağlıyorlar. İhtiyaç duyan kimseler program üzerinden hiç tanımadığı birine ulaşıp yardım alıyor. Uygulama bunu telefonun kamerasıyla yapıyor. Muhteşem değil mi? 

    Film de güzeldi, ilham vericiydi. Kendi hikayemin yarım kalışına biraz hayıflandım ve filmi kıskandım. Bu ilk benim aklıma gelmişti..

    Daha sonra kardeşimle filmden konuşuyorduk. Konuşma esnasında google play store'a girmiş ve "see for me" diye aratmış. Filmdekinin muadili bir uygulama bulmuş. İkimiz de hemen yükledik. Türkçe dil seçeneğini seçtik. Hatta espri yaptık, "hadi birisi arar, filmdeki gibi nereye ateş edeceğini sorarsa ne diyecez," diye.

    Olmadı. Aradan günler haftalar geçti fakat arayan soran olmadı. Çünkü uygulamayı kullanan yaklaşık beş milyon gönüllü varmış. Programın işleyişi nasıl bilmiyorum ama yorumlardan anladığım kadarıyla şöyleymiş. Gözleri görmeyen birisi aradığında birçok gönüllünün telefonu aynı anda çalıyormuş. Kim müsaitse aramayı o yanıtlıyormuş. Fakat 500 bin göremeyene veya az görene karşılık 5 milyon gönüllü olunca aranma ihtimali bir hayli düşüyor. 
Uzun zaman hiç çağrı gelmedi. Maalesef...

    Şimdi başka bir uygulamadan bahsetmek istiyorum.

    Zaman zaman android markete girip uygulama sörfü yaparım. Oltama gerçekten faydalı uygulamaların takıldığı olur.

    O aramalar esnasında bulduklarımdan biri hoşuma gitti. Çoğu kişinin, özellikle küçük öğrencilerin iyi bildiği bir uygulamaymış. İşleyişi şöyle; uygulamayı kullanan öğrenciler takıldıkları problemleri oradan paylaşıyorlar. Bilen birileride çıkıp çözüyor. Yakın çevresinde danışabileceği kimse olmayan çocuklar için faydalı buldum. Matamatiğim de iyi olduğu için bir süre orada takıldım. 

    Başlarda eğlenceliydi. Küçük çocuklara bilemediği sorularda yardım ediyordum. Soruları ayrıntılı bir şekilde çözüyor, cevapları uzun uzun yazıyordum. Diğer uygulamada yaşayamadığım, birilerine yardım etme hazzını burda tadıyordum.

    Fakat çok fazla vaktimi almaya başladı. Her soruya cevap vermeye çalışıyordum. Soru çözdükçe gördüm ki, uygulama bazı insanlar tarafından amacı dışında kullanılıyordu. Okul ödevini birilerine çözdürüp tembelliğe kaçanlar bile vardı. Bazıları da sırf puan toplamak için soruların altına rastgele cevaplar yazıyordu. Bu durum beni uygulamadan soğuttu. İlk heyecanımı doğal olarak kaybettim. Benim maksadım bir şekilde birilerine yardım edebilmekti.

    Evet, bir süre bunu yaşadım. Birilerinin hayatına dokunmak güzel bir histi. Ama zamanımın büyük bölümünü aldığı için sildim.

    Hemen o gün, ödev uygulamasını sildiğim gün diğer uygulamadan arandım. İlk başta biraz heyecan yaptım. Aranma ihtimalimi artırmak için ikinci dil olarak İngilizceyi de seçmiştim. Arayan kişi İngilizce konuşuyor olabilirdi. Açma tuşuna bastıktan sonra karşı taraftan ses gelene kadar bekledim. Ekranda, bir beyaz eşyanın gösterge paneli duruyordu. Kimse görünmüyordu. Sonra birisi "merhaba" dedi ve bunu türkçe söylemişti. Türk birisiyle muhatap olduğumu anlayınca rahatladım. Hiç tanımadığım, tanıma ihtimalimin bile olmadığı birisi çamaşır makinesi hakkında bir şeyler soruyordu. Konu, makinenin ön panelindeki dereceler ile ilgiliydi. Bir sıcaklık ayarı filan sordu..

    Sorularını yanıtlayıp kapattıktan sonra garip bir mutluluk hissediyordum. Böylesini daha önce hiç tadmamıştım. Çok farklı ve tatminkar bir histi. Hiç tanımadığım birinin hayatına küçük de olsa dokunmuştum. Ve bunun hazzıyla doluydum.
Şimdi baştaki soru cevaba geri dönelim...

Yardım edebilir misin?
//Peki kime? 
En çok kendine.

Sonuç gösteriyor ki, ben en çok kendime yardım etmişim. Tamam, o gözleri görmeyen kişi amacınna ulaştı, çamaşırlarını doğru sıcaklıkta yıkayabildi. Fakat hepsi bu. Ama ben konuşma bittikten sonra mutlukluktan havalara uçuyordum. Demek ki uzanan yardım eli benimmiş. Yardıma ihtiyacı olan benmişim. Kendi elimi tutup kendi kendime yardım etmişim.

    Bu olay gösteriyor ki, biz yardım için birisine yöneldiğimizde aslında bu yöneliş ona değil, ondan çok kendimizeymiş.

    Yardımına koştuğumuz kişinin bir duvarını tamir ediyor olabiliriz. Bu gerçek. Fakat asıl onarım kendi ruh dünyamızda gerçekleşiyor. Belki içimizde karşıdakinden çok daha fazla duvar onarılıyor. (Lisede gördüğüm fizik dersleri aklıma geldi. Basınç konusu vardı. Su cenderesi diye bir şey vardı. Az bir kuvvetle büyük yükler taşınabiliyordu. İşte öyle bir şeyler.)
   
    Öyleyse neden duruyorsunuz. Hemen harekete geçin. Yardım edin, herangi birine. Hem herkese, hem kendine. Bu yardım; yoldaki bir emgeli alıp kenara çekmekle de olur, yol kenarındaki birini karşıya geçirmekle de olur. Küçük veya büyük farketmez. Yağmur gibi, damla damla doğar seller ve denizler. Bir bakmışsın okyanus olmuş, umman olmuş, taşmış ameller.

    Ömrün, şuan yaşadığımız an ile veya bu dünya ile sınırlı değil. Şimdi düşene el uzat ki yarın sen düşünce biri de sana uzatsın. Yada en azından düşme ihtimalini azaltsın. Dedim ya, ömür bu dünya ile sınırlı değil diye. Ahiret var. Bu dünyadaki iyiliklerin, amellerin öbür dünyada elinden tutsun. Dünya'dan boş yere geçmiş olma, giderken yanında ne görülebilirsen kar bil. Ama küçük, ama büyük. İyiliklerin mahiyetini biz bilemeyiz. Belki az görünenler nice çoklardan daha çoktur, orasını Allah bilir.

    Asla ama kesinlikle asla! Şunu sakın yapma! "Ben bugün bir iyilik yaptım ya, yarın kesinlikle iyilik bulacam," deme. Tefeciliğe bulaşma. Hiçbir iyilik karşılıksız kalmaz. Yaptıklarını sadece Allah rızası için yap. Sen yeter ki tohum ek. Hasatı ahirete kalsın. 

“İyiliğin karşılığı ancak iyiliktir.” (Rahman, 55/60)
“Allah Teala şöyle buyurdu: Ey ademoğlu! (Allah için) infak et ki, sana da infak olunsun!” (Buhari, Nefekat 1; Tevhid 35; Müslim, Zekât 36, 37)

Hiçbir iyiliği küçümseme. Bir mum başka bir mumu uyandırmakla bir şey kaybetmez. Korkma. Vermekle de eksilmez. Sebe Suresinde, “...Allah yolunda ne harcarsanız, Allah onun yerine başkasını verir...” buyuruyor. Tamam, belki bir taşı oynatmaya bile yetmiyordur gücün. Olabilir. O zaman dua et. Ki bu bazen ötekilerden çok daha fazlası eder. Kendine et, hemen yanı başındakine et. Ailene, ülkene ve Dünya coğrafyasındaki tüm mazlumlara et. Herkes yanındakine dua etsin, yapabilirse onun yanındakine de etsin. Hatta böylede bir yazı yazmıştım yıllar önce...

    Elini eli bil, düşeni tutup kaldır. Kimse kimsenin kusurlarına çelme takmasın. Başkasının yanlışı seni doğru kılmaz. Evet, bazen görmemek de bir yardımdır. Hatalarını, kusurlarını örtmek, o yanlışı ayıplamayıp yeni nesillere taşımamak da bir yardımdır. Sen birini ayıplarsın ve o yanlış sana da bulaşır. Ve birgün aynısını sen de yaparsın. Sonra öteki seni ayıplar ve bu zincir böyle sürüp gider. Sen buna dur de. Taşıyıcı olma. Yapabilirsen düzelt, düzeltmesine yardım et. Alay etme. Çelme takma.
   
    Peygamber Efendimiz (sav), “Bir kul bir başka kulu(n ayıbını) dünyada örterse, Allah da kıyamet günü onu(n ayıbını) örter.” (Müslim, Birr, 72) buyurmuyor mu?

    Hayatın iniş ve çıkışlarında ilerlerken düşeni tutup kaldıralım ki istikametimize dosdoğru, sağlam adımlarla gidebilelim. Evet, nihayet oldu, elhamdülillah bu yazıyı tamamlayabildim. Şimdi sen, bunca sözden sonra bana ve daha çok kendine yardım edebilir misin? Bu tavsiyelerime uyup birilerinin elinden tut ki, sözlerim boşa gitmesin. İnşallah yaptığın iyiliğin sevabından Allah (cc) beni de hissedar eylesin. Eyvallah...


S O N

Ahmet Kemal Ünsaçan
15:13 - 30 Mayıs 2023