Jumanji

Çok sevdiğin bir filmi unutupta ilk defa izler gibi yeniden izlemek çok güzel oluyormuş. Çocukluğumdan hatıralar diyebileceğim bir kaç film var. Bunlardan bir tanesi "Frekans"dı. Daha önce bloğumda tanıtmıştım. Gerçi toplamda kaç tane var bilmiyorum, izledikçe hatırlıyorum. Ama fazla olmasa gerek. Dün televizyonda "Jumanji" vardı. 1995 yapımı bu filmi belki sizde hatırlarsınız. Fantastik ve macera türünde harika bir filmdir, Jumanji. İsmi dışında çoğu yeri unutmuşum. Sanki ilk defa izlermiş gibi izledim. Çok güzel bir filmdi. Bir nevi çocukluğuma dönmüş oldum. :)

Babasının fabrikasının önünde kötü çocuklar Alan'ın bisikltini kaçırmıştır. Bunun üzeine Alan, ortalıkta sinirli sinirli dolaşırken yakınlardaki bir inşaattan gelen garip sesler işitir.Yetişkin halini Robin Williams'ın oynadığı Allan Parrish çok garip davul sesleri duymaktadır. Hemen sesin geldiği yere doğru gider. Toprağı biraz kazdıktan sonra bir kutu bulur. Kutunun içindeyse bir oyun vardır. İnşaatta çalışanların daha fazla dikkatini çekmemek için oyunu alıp hızla oradan uzaklaşır.

Allan'in ailesiyle de arası pek iyi değildir. Onu uzak bir okula göndermek isterler. Bunun üzerine Alan, herkesden habersiz tam evden kaçacakken Sarah Whittle isimli bir arkadaşı gelir. Elinde diğer çocukların gündüz kaçırdığı bisikleti vardır. Sarah'ın da davul seslerini duymasıyla meraklanıp içeri girerler ve oyuna başlarlar. Her zar atıldığında taşlar kendiliğinden ilerler ve her adımda oyunun ortasındaki tümsek siyah camda yeşil kelimeler belirir. Orada yazan her şey başlarına gelmektedir. Bir kaç adım sonra Alan Parrish oyunun içine hapsolur. Bunun üzerine çok korkan Sarah hemen oradan kaçar. Alan'ın gizemli kayboluşu üzerine babasının onu öldürdüğü düşünülür.

Aradan yirmi altı yıl geçmiştir. Ev başka bir aile tarafından satın alınır. Peter ve Nora Shepherd kardeşler teyzeleriyle birlikte Alan'ın kaybolduğu eve taşınırlar. Peter ve Nora'nın ailesi ölmüştür, o yüzden teyzeleriyle yaşamaktadırlar. İki çocuk çatıdan gelen davul seslerini duyunca keşfe çıkarlar. Kısa sürede onlar da Jumanji'yi keşfeder. Başlarına gelen bir kaç garip olaydan sonra Alan Parrish yirmi altı yıl sonra yaşlanmış olarak geri döner. Alan oyunu yeniden oynamak istemese de buna mecburdurlar. Jumanji başlamıştır ve her şeyin eski hale dönmesi için oyunculardan birisinin kazanması gerekmektedir. Çünkü daha şimdiden şehri dev sinekler ve maymunlar basmıştır. Yatak odasındaysa bir arslan yatmaktadır.

Bunlar yetmezmiş gibi birde Sarah Whittle'ı bulmaları gerekmektedir. Çünkü yirmi altı yıl önce oyunda o da vardır. Neticesinde oyunun da yardımıyla şehrin altını üstüne getirirler. Eğer izlemediyseniz bence kesinlikle izlemelisiniz.

Filmden sonra yapımcısının ve senaristinin kim olduğu hakkında biraz araştırma yaptım. Jumanji, Chris Van Allsburg isimli bir yazarın aynı adlı romanından sinemaya uyarlanmış. Bu kez yazarı araştırdım. Yirmi iki tane kitabı varmış ama türkçeye çevrilmiş fazla kitabı yok sanırım. D&R ve Kitapyurdu'nda sadece "Kutup Ekspresi" var. (O da harika bir animasyon filmdir.) Buna biraz üzüldüm. Keşke daha fazlasını çevirmiş olsalardı. Böyle harika bir yazarın bulabilirsem diğer kitaplarını da okumaya çalışacağım. Size iyi seyirler ve iyi okumalar.


A.Kemal Ünsaçan
28•I•14



Sorular (?)




Dünya'yı gezmek gibi bir hayalim vardı. Ama bu gidişle seyahat bavuluna bir de çelik yelek koymam gerekecek. "Dünya hali," dedikleri şey bu olmasa gerek. Gerçekten bu hangi hal? Dahası, gelecek zaman geçmiş zaman olduğunda bizi nasıl bir Dünya bekliyor olacak. Merak edesim geliyor; sular akacak, Güneş parlayacak mı? Eskisi gibi parlasa bile eski değeri kalacak mı? Ay mesela, günün birinde ufkun solundan kalkıp medcezir kabiliyetini nehirlere değil de şehirlere yöneltir mi? Peki o zaman ne olur, kıpkızıl kan mı kesilir müşfik Ay'ımız? Tıpkı sünger gibi kirlenmiş caddelerin kanını çeker mi kendine? Bu soruları çok merak ediyorum. Sonraysa boş ver, her şey olacağına varır diyorum. Doğru mu yapıyorum, onu da bilmiyorum. Herkes kendi kişisel  doğrularını yaptıkça yanlışlar denizinde boğulur muyuz? Şimdi de aklıma böyle bir soru geldi bak. Sorular sorular. Kısır bilmecelerim cevaba hasret.

Bütün bunlar başlamazdan evvel, Kabil Habil'i henüz öldürmemişken; hani diyorum ki, ilk insan ben olsaydım eğer, (yalnızca bir fikir) bütün insanlığı toptan evlatlıktan reddeder miydim (Bu da bir soru). Kader değişmez bir gerçek, her şey olacağına varır, ama en azından benim vicdanım rahat olurdu.

A.Kemal Ünsaçan
17•I•14


Fotoğraf: http://www.beautifulwallpapers.com/ipad-future-world.shtml