Kireç Taşı

























Bu günceye ilk başladığımda, taşınmak üzere olduğumuzu söylemiştim. Hatta ilk taşı da o evde eklemiştim bloğuma. (Yazıma buradan ulaşabilirsiniz.) Düşüncem şuydu, hemen ertesi gün, taşındığımız evin oradan da bir taş alıp onu da paylaşmaktı. Gelin görün ki, taşınma telaşı her şeyi unutturdu. Yeni bir ev, yeni insanlar ve yeni bir hayat, gibi şeylere dalınca unutmuşum :(

Ama ben bu işe başladığımda aşırı gelişmiş bilinçaltımı hesaba katmamıştım. Ben unutsam o unutmuyor. Dün gece bir rüya gördüm. Taşsızlık canıma tak etmiş olacak ki çıkmışım sokaklara, yerlerden taş topluyorum. Bulduklarım hala çok net hatırımda. İlk bulduğum (kreç taşıydı sanırım) minyatür bir kola şişesi şeklindeydi. Hani şu küçük cam olanlar varya, işte onlardan. Ama onun epey küçüğü, çakmak boyutlarında diyebilirim. Uzun süre baktım taşa. Bir yandan da düşünüyorum, "İşte tam bloğum için bir taş," diye. Sonra ilerlemeye devam ederken taşın o gözenekli hali kaybolup cama dönüştü. Hatta üzerinde markası da çıkınca hemen yere attım. Yerler taş doluydu ama hiç birini beğenmedim. Neticede bir tane daha buldum. Şeklini tam hatırlamıyorum ama güzel bir şekli olduğunu düşünmüştüm. Krem rengi bir şeydi. Eski taşım kola şişesine dönüştüğü için yeni bulduğum taşa daha dikkatli baktım. "Kesin bir hayvanın kemiğidir," diyerek o taşı da yere attım.

Çok geçmeden bir taş daha. Kakaolu kurabiyeler olur ya, çiçek şeklinde filan. İşte aynı o kurabiyenin renginde ve şeklinde taş. Sanırım onu da bir duvardan sökmüşler, çünkü uzerinde de mor renkli mozaik taşı duruyordu. Ama o taşı çok beğenmiştim. Hemen eve gidip yazımı hazırlamayı düşündüm. Yoldayken başlamıştım hatta yazımın ana hatlarını oluşturmaya. 

Sonra  bir taş daha gördüm. Yusyuvarlak, bembeyaz ve irice bir taş. İnci gibi parlıyordu. Papatya şeklindeki taşı bırakıp inci şeklindeki taşı alacaktım. Çünkü papatya taşım, taş bile değildi. Ama inci taşım öyleydi, doğal bir taştı. Kimseye farkettirmeden  ilerlerken biri çıktı ve yerden almayı düşündüğüm inci şeklindeki taşa bir tekme vurdu, taş savruldu gitti. Öylece kalakaldım. Ne aradım, ne de taşı tekmeleyen çocuğa kızdım. Papatya taşımı avucumda sıkarak eve doğru ilerledim. Artık o taşı bırakmamak için avucumu hiç açmadım. Yolumun üstümde kavgalar çıktı, insanlar silahlarıyla birbirlerine ateş ettiler, her yerden mermiler yağıyordu, ama ben taşımı bırakmadım. Baya karışı bir rüya sizin anlayacağınız :)

Gözümü bir açtım ki, hepsi rüyaymış. Zaten ne demişler, "güzel bir rüya kadar kötü bir şey yoktur." Uyanır uyanmaz bilinçaltıma hatırlatmalarından ötürü teşekkür etmeyi ihmal etmedim. Ve ilk iş olarak taş bulmaya karar verdim. 

18•VII•13 - (07:41)


Resimdeki taşın hayat hikayesi rüyamdakilerden çok daha ilginç. Dışarıya çıktım, yarım saat çevrede dolaştım ama güzel bir taş bulamadım. Sonra babama rüyamı anlatırken kola şişesinin malzemesini anlatıyordum ki bana bir taşdan bahsetti. Bir kaç gün önce görmüştüm babamın bahsettiği taşı. Kim bilir kaç yüzyıllıktır. Bu taşı bize anneannem vermiş. Nereden geldiğini o da bilmiyormuş. Dediğine göre o doğmadan önce de bu delikli taş kapılarının üstünde asılıymış. Daha sonra o taşı bize vermiş ama ben yeni gördüm. İşte, bu evdeki ilk koleksiyon parçama da bu anlamlı taşla başlamaya karar verdim. Geleneksel yanı sayesinde de taş olmaktan çıkıp insanda başka duygular uyandırıyor. Gerçek (yukarıdaki resim) ve hatırladığım kadarıyla photoshop'da hazırladığım rüya taşlarım (aşağıdaki resimler) Üç aşağı beş yukarı böyleydi. Bu taşların hayat hikayesi de bu (Belki bir de "Rüya Güncesi" başlatmalıyım ha. :) ) Bu arada, herkese hayırlı ramazanlar.

A.Kemal Ünsaçan 
18•VII•13 - (10:00)



0 yorumlama:

Yorum Gönder

YORUMUNUZU YAZARKEN LÜTFEN ŞUNLARA DİKKAT EDİN;

• Anlaşılır bir türkçeyle yazmaya dikkat edin. (Türkiye'de yaşamamıza rağmen
böyle bir kural koymuşsam varın gerisini siz düşünün. Ben düşünmekten bıktım artık)
• Hakaretvari argo yorumlarda bulunmayın. (Hiç hazzetmem)
• Yorumunuzun konu ile alakalı olmasına dikkat edin. (E lütfen!)
• Yorum Formunu doldurduktan sonra,
Profil Seç -> ADI/URL bölümüne bir şeyler yazın ki körebe oynamak zorunda kalmayalım.
• En önemlisi, samimiyetle laubaliliği birbirine karıştırmayın.
• Kurallara uymayan yorumlar silinmektedir.
• Şimdi buyrun, can kulağıyla sizi dinliyorum.