Demir Yürek - Alfredo Colitto


İsmi ve kapak tasarımı ilginç olduğu için büyük bir iştahla başladım bu kitaba. Ama daha ilk sayfalarında soğuttu kendinden. Tamam, kitap için ilgi çekici bir konu seçmiş yazar, ama kitabın başında herşeyi anlatmış. Kitap, tapınak şovalyelerine kilise tarafından açılan dava sürecinde geçiyor. 

Genç bir şovalye'nin (ismini bile hatırlamıyorum) arkadaşı esrarengiz şekilde öldürülür. Katil işini bitirdikten sonra kiliseye haber verir ve cinayetin işlendiği ev abluka altına alınır. Bizim genç şovalye eve gelir ve arkadaşının cesedini alıp kaçırmak ister. Çünkü katil cesedin kalbini demire dönüştürmüştür. Bu kaçırma olayı da epey ilginçtir. Genç şovalye arkadaşını alır ve çatılardan atlayarak kaçar (Yazar kendisiyle çelişkiye düşüyor çünkü arkadaşının çok iri olduğunu söylemişti). 

Genç, dava devam ettiği için ismini değiştirerek, o dönemin tıp okulunda ders görmektedir. Arkadaşını kaçırırken aklına ilk gelen yerde okulu olur. Hocası ilk başta tedirgin olur (öğrencisinin yıllardır kendisini gizleyen bir tapınakçı olduğunu hiç yadırgamaz) ve onu kiliseye teslim etmek ister. Ama tam o sırada kapı çalıp keşişleri karşısında görünce genci hayatı pahasına savunur ve onları başından savar (çabuk karar değiştiren, fazla düşünemeyen, aynı kişiliklere sahip zayıf karakterler). Genç ile doktor ortak hareket etme kararı alır. Biri intikam almak ister, diğeri de kalbin metale dönüşmesini gerçekleştiren simyanın sırrını öğrenmek ister. 

Genç arkadaşının cebinde bulduğu üç kelimelik bir not bulur (pazar,kadın,... ne kadar esrarengiz ama, tam tapınakçılara göre bir sır) ve peşine düşer. Araştırırken, manevi kardeşim dediği adamın aslında hiç bir yanını tanımadığı görülür. Bizim genç araştırmalarını yaparken başka bir çocuk görür ve ona yardım etmek için hayatını gehlikeye atar (Sürekli yön değiştiren kararsız karakterler). Vel hasıl olaylar olaylar... 

Okuyanlar konusu gereği esrarengiz olaylar, şifreli mektuplar beklerken, bir sonraki sayfada olacak olayları çok rahat kestirilebilmesi hayal kırıklığına uğratıyor. O yüzden bana hak verirsiniz ki 98. sayfada bırakmak zorunda kaldım. Zaten ilkokul hocam "bir kiabın güzel olup olmadıfğını 60. sayfadan sonra anlarsın" demişti. Bende bunu yerine getirdim sanırım. 

Yazarın üslubu ¬ 4-
Hikaye kurgusu ¬ 3+
Hikayeyi aktarımı ¬ 3-


Kemal Ünsaçan
08•IX•12


0 yorumlama:

Yorum Gönder

YORUMUNUZU YAZARKEN LÜTFEN ŞUNLARA DİKKAT EDİN;

• Anlaşılır bir türkçeyle yazmaya dikkat edin. (Türkiye'de yaşamamıza rağmen
böyle bir kural koymuşsam varın gerisini siz düşünün. Ben düşünmekten bıktım artık)
• Hakaretvari argo yorumlarda bulunmayın. (Hiç hazzetmem)
• Yorumunuzun konu ile alakalı olmasına dikkat edin. (E lütfen!)
• Yorum Formunu doldurduktan sonra,
Profil Seç -> ADI/URL bölümüne bir şeyler yazın ki körebe oynamak zorunda kalmayalım.
• En önemlisi, samimiyetle laubaliliği birbirine karıştırmayın.
• Kurallara uymayan yorumlar silinmektedir.
• Şimdi buyrun, can kulağıyla sizi dinliyorum.