Şekerli Taşlar

























Bu güncenin amacı farklıydı aslında. Tıpkı küçükken olduğu gibi gittiğim yerlerden taşlar toplayacak ve bulduğum bu taşların resmini çekip bloguma koyacaktım. Ama maalesef bu duyguyu unutmuş olmalıyım ki gittiğim yerlerden taş almak aklıma gelmiyor. Beni terkeden o duygu eski yerine gelene kadar bunlarla idare edeceğiz sanırım. Aslında iyi de denk geldi. Dün Ankara'ya gitmiştik. Yeni ve daha etkili bir ilaç kullanmaya başlamıştım ve ilaca başlayalı altı ay olduğu için doktor muayene için Ankara'ya çağırdı. Biz de MRımızı, kan tahlilimizi yaptırıp yola çıktık.

Önce dinledi, sonra sorular sordu. Duydukları hoşuna gitmişti ve doğal olarak biz de mutlu olduk. Bizi dinledikten sonra tahlilleri ve MR sonuçlarını incelemeye başladı. Onun söylediğine göre tahliller öyle temiz çıkmış ki bir ara şüphelendi. "Bunları güvenilir bir laboratuvarda mı yaptırdınız?" diye sordu. MR da aynı şekilde, "Kontrast sıvısını verir vermez mi çektiler?" diye sordu. Hiç bir hareketlenme olmadığını, aksine yatışmalar gözlendiğini söyledi. Sizin anlayacağınız durumun olumlu yönde seyrettiğini söyledi. İnşallah hep böyle gider, ne diyelim.

Tahlillerden tek düşük çıkan değer D vitamini imiş. Onu da Güneş'ten almam gerekiyor. Haliyle sıcak benim için zararlı olduğu için çekinerek Güneş'e çıkardım. Ama artık tavsiyelerine uyuyorum. Şimdi bahçemizde uzanmış, elma ve asma yapraklarının arasından süzülen akşam güneşinin tadını çıkarıyorum. Nasıl olsa rüzgar beni serinletiyor. Tıpkı hikayelerimdeki kahramanlarım gibiyim desem yeridir. :)

Resimdeki çakıl taşlarına, daha doğrusu çakıl taşı şekerlerine gelecek olursak. Malum, Ramazan bayramına az kaldı. Rengarenk şekerler bayramların olmazsa olmazlarındandır. Eve alınan şekerler arasında yazım için bunları gözüme kestirdim bende. (Önceden duymuştum ama ilk defa görüyorum)

İyi denk geldi demiştim ya, tam da öyle oldu. Bence bu güzel haberler için günceye yazılacaklara en çok uyan taşlar bunlardı. Rengarenk ve tatlı taşlar. Hayatın aslında taş gibi sert olduğunu, ama aynı zamanda şeker kadar da yumuşak olduğunu gösteriyor. Bazen acıtıyor, bazen de tat veriyor. Bu bizim yaşamı tanımlamamıza ve bakış açımıza da bağlı. Bir kişiyi mutlu eden bir olay başka bir kişiyede acı verebiliyor. 

İyi bir örnek daha: Bunları yazmaya yoğunlaşmışken, yanımda aniden beliren, bahçemizin sakinlerinden bembeyaz bir yavru kediden korkmam gibi. :) Normalde çok tatlı bir kedidir. (Zavallı, ben irkilince o da benden korktu ve kaçtı gitti) İşte, dediğim gibi, algı meselesi. Algı denilen şey çok tatlı bir kedi bile olsa yeri geldiğinde hayalete dönüşerek sizi korkutabiliyor.

Konu nereden nereye geldi. Uzun sözün kısası dünkü duyduklarım karşısında, taşlar bile renklenmişken... Şu an öyle huzurluyum ki, hissettiklerimi tamamen aktarmama kelimelerin gücü yetmiyor. Bu duyguyu hissetmeyeli belki aylar, belki yıllar olmuştu. Sözü daha fazla uzatmayacağım. Herkesin hayatındaki taşların böyle renkli olması dileğiyle. Şimdiden Ramazan bayramınız mubarek olsun. Renkli günler dilerim. :)

Not: Bu yazdıklarımın ismi Çakıl Taşı Güncesi olduğu için, ister istemez bazen günlük yazar gibi samimi bir havaya bürünüyorum. Umarım sıkmıyorumdur. ;)

II.Not: Bu yazıyı iki gün önce yazmıştım ama ancak şimdi paylaşabiliyorum.

A.Kemal Ünsaçan 
04•VIII•13


0 yorumlama:

Yorum Gönder

YORUMUNUZU YAZARKEN LÜTFEN ŞUNLARA DİKKAT EDİN;

• Anlaşılır bir türkçeyle yazmaya dikkat edin. (Türkiye'de yaşamamıza rağmen
böyle bir kural koymuşsam varın gerisini siz düşünün. Ben düşünmekten bıktım artık)
• Hakaretvari argo yorumlarda bulunmayın. (Hiç hazzetmem)
• Yorumunuzun konu ile alakalı olmasına dikkat edin. (E lütfen!)
• Yorum Formunu doldurduktan sonra,
Profil Seç -> ADI/URL bölümüne bir şeyler yazın ki körebe oynamak zorunda kalmayalım.
• En önemlisi, samimiyetle laubaliliği birbirine karıştırmayın.
• Kurallara uymayan yorumlar silinmektedir.
• Şimdi buyrun, can kulağıyla sizi dinliyorum.