2 Günde Ankara Seyahati.


Bu hafta sonu Ankaradaydık. Büyük zorluklarla açılan içmimarlar odasının 1.öğrenci kurultayı vardı.

Cumartesi sabahı başladı yolculuğumuz. Güneş henüz uyanmamışken biz yollardaydık. Ankarada yapılacak olan TMMOB içmimarlar odası 1. öğrenci kurulayına yetişmemiz lazımdı.
Selçuk Üniversitesi İç Mimarlık bölümü öğrencileri olarak 80 kişi çıktık yola. Öğrenci işi şarkılarla, türkülerle 3 saatlik bir yolculuk geçirdik.Heyecansız geçen yolculuğun ardından Çankaya Üniversitesinin önünde durduk. Yeni başlamış olan kurultaya yetişebilmek için koştur koştur salona daldık. Türkiye'deki bütün İç Mimarlık öğrencileri oradaydı. (Bizden başka 1.Sınıf yoktu, o da ayrı bir mesle. Kendimizi biraz ayrıcalıklı hissettik. :) )
3 oturumdan oluşan kurultayda Bölüm başkalnarı eşliğinde öğrenciler sunumlarını gerçekleştirdi.

1.Oturum: Prof.Dr. Meltem EtiProto (Marmara Üniversitesi İçmimarlık BölümüBaşkanı)

2.Oturum: Doçent.Dr. B. Burak KAPTAN (Anadolu Üniversitesi İçMimarlık Bölüm başkanı)

3.Oturum: Rabia Köse Doğan (SelçukÜniversitesi İç Mimarlık Bölüm başkanyardımcısı)

Kurultaya Marmara üniversitesi ile İzmir ekonomi üniversitesinin arasındaki tartışmalar damga vurdu. Anlamsız bir tartışma oldu. Marmara üniversitesi İçmimarlığın sanatsal yönünün ağır bastığını düşünürken, İzmir ekonomi üniversitesiyse sanatdan çok teknik içermediğini düşünüyordu. Çünkü Marmara özel yetenek sınavlarıyla alırken (Bu sınava da 5000 kişi müracat ediyor), İzmir ÖSS puanıyla alıyor (Ayrıca özel üniversite). Uzun süren tartışmaların ardından konu tatlıya bağlandı. İzmirli arkadaşlar 2.Kurultayı kendi okulunda yapmak istediler. Biz de kabul ettik. İnşallah 2.kurultay izmirde.

Akşam 9 gibi biten kurultayın ardından yemek yemeye gittik. Çardak diye bir restoranda bulduk kendimiz. Pideler geldi, yedik bitti. Sonra hocalar dediki 10TL çıkın. Hayda... Ne yedik ki abi. Kıymalı pide ve ayran. Anlıyacağınız resmen kazıklandık. Yediğimiz yemekte birşeye benzemiyordu gerçi. Adamlar 80 kişiden 800TL yi cebe indirdi sizin anlayacağınız.

Yemeğin ardında doğru Tetaş Misafirhanesi. Ben bir köy misafir hanesi beklerken karşımıza otel gibi bir yerçıktı. 4 ranzalı odalar beklerken. 2 kişilik lüks odalar. Neyse, saat 12 gibi küçük bir grupla çıktığımız gece turunun ardından arkadaşlarla sohbet ederek 2 gibi rüya alemine dalış yaptık.

Pazar günü erken kalktık tabi. Gezceğimiz çok yer vardı Ankarada. Ama öncelikle kahvaltı yapmamız lazımdı. Akşamki 10TL vurgunundan kurtulmamış olacaz ki bir simit evine gittik. 3 poaçayla karnımızı doyurduk. Otelin vereceği kahvaltısından da iyi oldu hani...

İlk olarak, Japon kültür evi varmış, oraya gittik. Çekik gözlü kardeşlerimizi ziyaret ettik. Japon kültürünü çok daha yakından tanıma fırsatımız oldu. japon mimarisi hakkında bilgiler edindik. Ardından da Panora alış veriş merkezine gittik. Mimarisine hayran kaldığım Ankara'nın güzel bir eseriydi Panora. Hakkını vermek lazım, mimarlar iyi iş çıkarmışlar valla. 1 saatlik modern mimari seyrinin ardından, post modernizm akımıyla yoğrulmak için beypazarına doğru yola çıktık.

Geçmişin izlerini hiç kaybetmemiş olan Beypazarında ilk Hıdırlık tepesine çıktık. Başımızdaki rehberin de dediği gibi, Hıdırlık tepesi gerçekten harika bir yer. Beypazarının her yerini gören tepenin manzarası gerçekten görülmeye değer. Hz.Hıdır'ın kendini Allah'a en yakın hissettiği yer olduğundan ve sürekli olarak bu yüksek tepede ibadet ettiğinden Hıdırlık tepesi diye anılıyormuş. Güzel manzarasının seyrinin ardından düştük Beypazarı sokaklarına. Buram buram tarih kokan sokaklarda gezmek gerçekten çok güzeldi. İnişli çıkışlı sokaklar, kendinizi 50 yıl öncesinde hissettiren kıyafetler, modern hayattan uzak yaşayan insanlar. Beypazarında ilk gittiğimiz yer bir müzeydi ama müze kapalıydı. Bizde zaman kaybetmeden gezeceğimiz diğer müzeye doğru yola çıktık. Beypazarı sokaklarında yorucu bir yolculuk geçirdik. En sonunda yaşayan müzeye vardık. (Müzenin resmi web sitesi) Kendi kültürlerine gerçekten çok güzel sahip çıkan Beypazar'lıların güzel bir etkinliği bu yaşayan müze. Yaşlı bir nene öncelikle bize bir masal anlattı. 80 lişilik öğrenci grubu olarak çok güzel vakit geçirdik.Ardından da bir öğretmen tamburuyla bize unutamıyacağımız dakikalar yaşattı.

Bize bu güzel dakikaları yaşattığı için müze müdürüne teşekkür ederek oradan ayrıldık. Sabahtan beri hiç bir şey yememiştik ve açlıktan çıldırmak üzereydik :).Neyseki başımızdaki rehber bizi bir restoranta götürdü. Saolsun 15TL den 10Tl ye indiler. Eski bir lokantaya göre yemekler de çok güzeldi. Yanlız beni üzen şey garsonların, geleneksel menüyü "fix menü" diye tanıtmaları oldu. Menüde tarhana çorbası, sarma, güveç(Ben güveç yemedim o ayrı) ve baklava. Tarihi bir restoranttı ve hem gözümüzde hem de damağımızda güzel bir tat bıraktı.

Saat baya geç olmuştu ve yarın sabah erkenden dersimiz vardı. Ama saolsun hocalar yarın sabahki dersi iptal ettiler. Apar topar yola çıktık ve marşlarla yolun yarısını geçirdik. Kalan yolu da uyuyarak geçirdik. Saat 03:30 gibi Konya'daydık. Rektörlük binasının önünde indikten sonra eve geldim. Kısa bir hasret gidermenin ardından rüya alemine doğru kanat çırpmaya başladım...


Aslında...

Aslında bu bloğa her hafta yeni birşeyler yazmak isterdim. Ama anladımki iç mimarlık 1.Sınıf sırf işçilkmiş. Siz siz olun iç mimarlığı kazanırsanız direk 2.Sınıfı okuyun. :)
Yani anlıyacağınız 1.Sınıftayken mimarlık hakkında bir şeyler yazamıyacağım. Şiirlere gelince, okul olduğu için fazla odaklanamıyorum. O yüzden şimdilik alıntı şiirler yazıyorum.(Yada anlamsız şiirler :) )
İnşallah seneye faydalı olmaya çalışacağım. Çünkü bu sene çizim ağırlıklı geçiyor.