İlham denizinden dilime düşen ilk cümle bu oldu, "İçimdeki karanlığın rengini öğrenmiştim. Ama bu bambaşka bir ton." Gerisi de şöyle geldi. Büyümek, büyümek zorunda olmak böyle birşey mi? Keşfedilmiş bir karanlıktan keşfedilmemiş bir başka karanlığa seyrüsefer eylemek. Hayır! Bu kadar basit olamaz, olmamalı. Büyüdükçe birşeyler ölür insanın içinde ve sen bazen buna dayanamazsın. Adını koyamadığın bir yumru gelir oturur boğazına. Yumuşat yumuşatabilirsen. Ağlasan biraz rahatlarsın ama ne fayda. Düpedüz büyümek bu, bir daha eskiye dönememek, ölmesi içinden birilerinin, kayıp eski karanlıklara karışması, bir daha dönemeyecek olduğunu kati surette...