Haydin Bana Eyvallah...


Yaklaşık 1 saat sonra yola çıkıyoruz. İnşallah kazasız belasız ulaşırız kutsal topraklara. Defterimi yanıma aldım. İçime bir şeyler düştükçe yazarım ve geldiğimde yayınlarım. Hadi kendinize iyi bakın keratalar :) ...


Heeeey hey :)

Ne olacak benim bu halim. 4. doktora bugün gittim. Sol elimdeki uyuşmadan ötürü. Sonuç; Hafif sinir sıkışması. Büyük ihtimal kendiliğinden geçermiş. Geçmezsede canı sağolsun. O beğenmediğim ilaçlar kapıda bekliyor. Ama bence geçecek gibi. Çünkü aynı sıkıntı ayaklarımda olmuş ve 1 ay içinde geçmişti.
Bu sinir sıkışmasının sebebi fazla bilgisayar kullanmakmış. Yani artık daha az online olabileceğim. Ama olsun, sorun yok. Zaten ayın birinde büyük ihtimal ümre var :) yani bir ay zaten buralarda olamayacağım. 
Şimdiye kadar her yaz tatili yoruldum. Bu yaz içim rahat. Tam benim geçen seneki kursların başladığı zaman. Hatta bugün başladıda. Burdan söylemiş oluyumda, eğer Konya iç mimarlığı düşünen varsa kurslar bu gün başladı. Tavsiye ederim, okulun kurslarının büyük faydası oluyor.


Yazamıyorum

Olmuyor yazamıyorum. Okul kapandığından beri hiç bir şey gelmiyor aklıma. Hiç bi yazdığım o okulda, kapının önündeki masalarda yazdığımı tutmuyor. Okul açıkken ne güzeldi. İnsanlardan sıkıldığımda güneşe ve rüzgara sığınırdım. Güneş, kış aylarının yeni bittiği zamanlarda insanın ruhundaki karları eritiyordu (gerçi hiç kar yağmadı bu kış, oda ayrı mevzu tabi...)

Vel hasıl okul bitti, ne o rüzgar kaldı ne de o masumane güneş. Stres edecek daha az şey var ama yinede olmuyor. Ayrıca ayağımdaki karıncalar elime çıktı. Yani şuan uyuşma sol elimde. O yüzden şuan sadece sağ elimle yazıyorum. Doktorlar romatizma diyor ama bence bi alakası yok. Gerçi bi arkadaşım yüksek antikorun sebep olacağını söylemişti. Antikorda bende gani. 

Yani anlayacağınız yazmama ne kalem izin veriyor nede karıncalar. Neyse elimin ağrısı gene kapıyı çalmaya başladı. Burada yazımı kessem iyi olacak. Yarın yeni bi doktora daha gideceğim. Çünkü ağrı koluma tırmanmaya başladı... 
Kendinize iyi bakın.


2.Maketim

Yaklaşık iki aylık emekten sonra işte bunlar çıktı. Gece gündüz çalıştık, bir seneyi kapattık. Sonunda 2.sınıf olmaya hak kazandık. İşte buda 2.Makedim. İlk dönemkinin resimlerini çekmemiştim. (İyiki de çekmemişim. Acemiliğe denk geldiği için pekde hoş olmamıştı:) )

Yaşama mekânı. 1/20 ölçekli.










2.Doktor Muayinesi

Dün 1.doktor muayene etmişti. Sonuç; Kanımda yüksek oranda antikor var. Ama ayağımdaki uyuşmayla hiç bir alakası yok.

Yeterli görmediğim için bugün başka bir ddoktora gittim. Dünkü dahiliye idi. Bu günkü nöroloji. Sağolsun 2 tane doktor tanıdıkla beraber doktorun yanına gittik. O doktorda test yaptırılmasını istedi. Ulan dedim, doktor doktor üstüne kan bırakmadınız adamda. Neyse çıktık laboratuvar bölümüne. Doktor çorabını çıkar bacağını sıva demezmi. Yuh bide bacaktanmı alacaksınız die düşünürken, kadın ayağıma bişeyler sarmaya başladı. Tık tık, nooldu. Sinirlerimden elektrik geçiriyorlar. Tabi manzarayı sonradan çaktım. Nöroloji sinirle ilgili bi bölüm. Liseden hatırladığım kadarıyla nöro sinirmiydi hücresimi neydi.


Vel hasıl, sonucları aldık tekrar doktorun yanına. Adam bakti bi.Sonuç; "Korkacak bişey yok sinirlerde. Eğer kendini iyi hissedeceksen fizik tedaviye gidebilirsin"

Abi bu ne biçim iş. Dünkü doktor iğne veriyor. Bugünkü bişey yok diyot. Anlamadım gitti valla bu doktorları. Ne diyelim hayırlısı. Birazdan dünkü sonuçları bu yeni doktora gösterecem bide. Bakalım o nediyecek. Ne diyelim hayırlısı.

Okuldanda geri kaldıl iyimi. Maket için hocadan renk önerisi alacaktım yau...


Romantizma.

Vay be. Romatizma olmuşum. Ama bana kalırsa romantizma olmuşum. Doktordan tahlil sonuçlarını aldığımdan beri mısralar dahabi hızlı uçuşmaya başladı beynimde.

Dün sonuçları aldım. Sonuç, kanımda 8 madde farklı çıkmış. En çokta kulak-burun-boğaz hastalıklarına karşı üretilen antikor fazlaymış. Normalde 0 ile 200 arası olması lazımken benimki 500 lerde geziyormuş. Ben doktoru pek sevmedim. İğne flan vermiş ama pek gözüm yemedi. İnşallah başka bir hasatneye gidip birde ona bakacaz. Ne diyelim hayırlısı olsun.


Ayaklarım

Bu Hayatta her şeyi anladımda, şu ayaklarımın benden habersiz büyümesini birtürlü anlamadım.
İlk gördüğümde minnacıktı, küçücüktü, ağlıyordu. Hayatın yükünü sırtlanmak için doğmuştu benimle beraber. Ben hayata geldiğimde, benden sonra geldi ayaklarım.
Dünyaya beni bağlayan bağ oldu ayaklarım. Bağlanmamak için bu dünyaya, bez parçaları bulup bağladım ayağıma.
Zamanla büyüdü ayaklarım. Bazen yaşam sandı toprağa bastı. Bazen toprak sandı yaşama bastı.
Zamanla ben büyüdüm ayaklarımdan önce. İnsanlara baktım, ayakları var. Ayaklarına baktım, Toprak diye bastıkları, topraktan olma çamurlar. Ayağı büyük olanlar küçük olanlara basıyor. Toprak yerine...
Az daha büyüdüm, bir ayak buldum üstümde. Bana basmak için, basamak niyetiyle. Çekildim basmadı. Hayat bu dedi, yutmadım. Oda yanımdakine bastı, yanımdaki umursamadı.

Ben büyüdüm, hayat yürüdü ayaklarımın altında. Zamanda sesler çıkararak ilerledim. Ben ses çıkardıkça zaman çoğaldı. Ayaklarımla basacak yer kalmadı zamanda. Ne yol kaldı yürüyecek, nede ayak kaldı yürütecek...

Her şeyi anladımda, şu ayaklarımın benden habersiz büyümesini bir türlü anlayamadım.
Baktım ki benden habersiz, dün baktım büyüyor, bugün olmuş yürüyor. Ben biliyorum ki, yarın olacak koşacak ayaklarım. Rüzgâra inat, hayata inat.
Koşacak ayaklarım, İçimdeki kurumuş hayalleriri rüzgara bırakmak için.
                               Ezdiği yerlere hayalleri ekmek için.
                               Onları sulayıp yeşertmek için.   
Koşacak ayaklarım, Yaş'a değil yaşama basmak için.
                               Yaşanmışları yeşertmemek için.
Ve koşacak ayaklarım. Zamandan hızlı, zamandan öteye, zamandan kurtulmak için.
                                Zamanı rüzgara bırıkmak için.
                                Çatlayana kadar, bağıra bağıra koşacak ayalklarım.
                        


Göz Görmeyemi Yarar, Görmemeye mi?

Size çok basit bi soru sormak istiyorum. Göz görmeye mi yarar yoksa görmemeye mi?

Hiç şüphesiz insanların en değerli duyu organıdır göz. Bizi dış dünyaya bağlayan kusursuz bir pencere gibidir. Renkleri resimleri en önemlisi ışığı görmemizi sağlar. Kısacası, gözler bizim hayat damarımızdır.

Gözün görevleri nelerdir bir düşünelim. Elbette dış dünyayı görmek. Peki bu gerçektende böyle mi? Gözlerimizle her şeyi görebilirmiyiz? Bir görme engellinin normal bir insandan daha hassas duyuları olduğunu hiç farketiniz mi? 

İnsanlar dış dünyayı algılamak için duyu organlarıyla donatılmıştır. Bu dünyada yaşayabilmek için; gözler görür, kulaklar duyar, burun koklar, ten dokunarak hisseder, ağız ise iletişim kurar ve tat alır. Bu organların hepsi beyine bağlıdır. Hissettiklerini beyine ulaştırır ve beyinde bunu yorumlar.

Ama bence gözün kendine ait bir beyni vardır. Çünkü, göz birşey gördüğü zaman beyin fazla düşünmez. Gözün gördükleriyle karar verir. Ama diğer duyu organlarında durum böyle değildir. İnsanlar duydukları karşısında düşünür ve gerçek beyinde bunu gerçekten yorumlar. Kokularda da bu böyledir diğer duyulardada. Ama göz sadece gördüğüyle karar verir.
Evrim teorisini desteklemem ama bazı maddeleri doğrudur. "Canlının kullanmadığı organ körelir, zamanla işlevini yitirir. ya da tam tersi, daha önce kullanmadığı bir organı gereksinim halinde kullanmaya başlarsa bu organ gelişir." Bilmem farkettiniz mi ama bir âmânın hisleri çok güçlüdür. Normal bi insandan daha fazla hisseder. Ten temasıyla, başkalarının göremediklerini görür. Kulaklarıylada daha fazla duyarlar. Siz de; bir gece vakti, çok az ışık varken, gözlerinizi kapatıp evinizde dolaşın. Daha önce farketmediğiniz ne kadar çok şey farkedeceksiniz görün bi. Burda amaç daha çok ses duymak değildir. Ayaklarınızı hissedebilirsiniz mesela. Eğer bunu yapınca içinizdeki büyük güzü farkedeceksiniz. Işığın, insanlar için hayati önem taşıyan hava ve su kadar önemli olmadığını anlayacaksınız. İnsanların ve insanlığın değerini kısmende olsa kavrayacaksınız. Sonra, gece eğer gözünüz kapalı düşünebilirseniz farkettiğiniz çok şey olacak. Aklınızın ve düşünme gücünüzün yüceliğini fakedeksiniz.

Işık olmadan, göze ihtiyaç duymadan, kendi içinize bakarsanız anlayacağınız çok şey olacak. Çünkü göz açıkken çok şey görür, ama kapalıyken sadece görmek istedğinizi görür.

Şimdi aynı soruyu tekrar soruyum. Sizce göz görmeye mi, yoksa görmeyi engellemeye mi yarar?..