Birşeylere Dair

Bu yazının pekçok başlığı olabilirdi. "Yeniler ve eskiler" gibi. Ya da, "geçebilen, geçmeyi bilen, gemiş zamanlar." Bak şu da mümkün, "Eskimeye mahkum yeni yıllar." Vesaire vesaire... Dolayısıyla, hangisini seçersem seçiyim hepsine de farklı bir giriş cümlesi belirecekti zihnimde. Fakat ben her tanımlanamayan (ya da çok fazla tanımı olan) ŞEYDE olduğu gibi "Birşeylere dair" başlığını seçtim. Başlıkların kesişim noktaları "zaman" olduğu için yazının gerisi de şöyle geldi. Bakalım Han'ım nasıl gelmiş... Geçen sene bu zamanlar yalnızlığımı kemiriyordum. Halbuki o gün de yeni bir yıla girmek üzereydik. Lakin benim için yeni birşey yoktu. Dürbünün...


Bir kabustan daha fazlası (e.y)

Bir şeylere ara vermek iyi olmuyor. Özellikle bir süre yazmayınca girizgah cümleleri ölüyor. Şuan içimden yazmak gelmiyor ama buna mecburum! Bu sene yeniden okula başladım. Bu hafta sınavlarım vardı. Başlarda güzeldi ama dün herşey üstüste geldi. Sabah gözümü açtığımda kendimi Narnia'da gibi hissetmiştim. Heryer karlar altındaydı. Halbuki bir gün öncesinde okula kısa kollu tişörtle gitmiştim. Bu yüzden böylesine ani bir mevsimsel değişim beni epey şaşırttı. Fakat ben, o sabah, gün içinde başıma geleceklerden habersizce bardakların yarısını suyla doldurmakla meşguldüm. Çünkü uyandığım sabahın penceresi, bu dünyada ilk gözümü açtığım güne...


Bizimkiler ve Diğerleri

Uzun zamandır yazmak istiyordum fakat birtürlü üzerimdeki tembelliği atıpda yazamıyordum. Hikayelerimle bile istediğim gibi ilgilenemedim. Bu satırları yazarken dahi bir yanım hâlâ vazgeç diye diretiyor. Sanırım nasıl yazılacağını unuttum. Stephen King bunu çok güzel anlatmış. O kısa öyküler için bu örneği vermiş ama ben genelleme yapmakta bir sakınca görmüyorum. Yanlış hatırlamıyorsam şöyle diyordu; "Hayatta çoğu şey bisiklet sürmeye benzer, fakat kısa öykü yazmak öyle değildir. Sen onu bırakırsan o da seni bırakır." Dediğim gibi, ben yazmayı bırakınca o da beni bırakıyor. Bırakmasada yeniden başladığımda sihrini göstermekte biraz inat ediyor. Şimdi...


The Man From Earth

Bir insan kaç yıl yaşayabilir? Bu filmde anlatılan bilimsel gerçeklere göre organlarımız kendisini belli aralıklarla yenilediği için yüzlerce yıl yaşıyabilirmişiz. Ama yaşam koşulları (hava kirliliği, bozulan yiyecekler ve buna benzer diğer zorluklar vs,) yüzünden ömürlerimiz kısalıyormuş. John Oldman bu durumu biraz zorlamıştır ve bunun nasıl olduğunu kendisi de bilmemektedir. Çünkü yaklaşık olarak 14.000 yaşındadır. 35 yaşından sonra yaşlanması tamamen durmuştur. Bu yüzden hep seyahat halindedir ve bulunduğu yerlerde fazla durmamaya çalışmaktadır. Çünkü bazı yerlerde onun, çevresindekilerin ömürlerini emdiği düşünülmektedir. Bunca...


Gravity

"Vaav!" diyesi geliyor insanın. Nihayet benlik bir film. Ama izleyeli epey olduğu için aklıma pek bir şey gelmiyor. Harika bir film, eğer benim gibi uzayı seviyorsanız mutlaka izleyin. Baştan sona yerçekimsiz ortamda geçen, zaman zamansa ürküten izlenesi bir filmdir Gravity. Zaten aşağıdaki fragmana gözatarsanız içinizden bir ses, bu filmi izlemenizi isteyecektir. O sese güvenin. :) A.Kemal Ünsaçan 21•II•1...


Aynı Yıldızın Altında-John Green

Böyle yazarlar da varmış demekki, dedirten bir eser. Uzun zaman önce bir blogda görmüştüm bu kitabın tanıtımını. Ancak fırsat buldum okumak için. Kitap, 16 yaşındaki Hazel isimli genç kızın akciğer kanseriyle mücadelesini konu almaktadır. Annesi onun depresyonda olduğunu düşünüp destek grubuna katılmasını ister. Orada kendisinden bir yaş büyük olan Gus ile tanışır. O da kanserdir. Bu yüzden bacaklarından biri ameliyatla alınmıştır. Bu iki genç, kitabın içindeki kurgusal bir kitapla birbirlerine bağlanır. Görkemli Izdırap, isimli kitap tam bir cümlenin yarısındayken bitmiştir. El ele vererek bu kitabın sonunu öğrenmek için Amsterdam'a, yazarın...


Jumanji

Çok sevdiğin bir filmi unutupta ilk defa izler gibi yeniden izlemek çok güzel oluyormuş. Çocukluğumdan hatıralar diyebileceğim bir kaç film var. Bunlardan bir tanesi "Frekans"dı. Daha önce bloğumda tanıtmıştım. Gerçi toplamda kaç tane var bilmiyorum, izledikçe hatırlıyorum. Ama fazla olmasa gerek. Dün televizyonda "Jumanji" vardı. 1995 yapımı bu filmi belki sizde hatırlarsınız. Fantastik ve macera türünde harika bir filmdir, Jumanji. İsmi dışında çoğu yeri unutmuşum. Sanki ilk defa izlermiş gibi izledim. Çok güzel bir filmdi. Bir nevi çocukluğuma dönmüş oldum. :) Babasının fabrikasının önünde kötü çocuklar Alan'ın bisikltini kaçırmıştır....


Sorular (?)

Dünya'yı gezmek gibi bir hayalim vardı. Ama bu gidişle seyahat bavuluna bir de çelik yelek koymam gerekecek. "Dünya hali," dedikleri şey bu olmasa gerek. Gerçekten bu hangi hal? Dahası, gelecek zaman geçmiş zaman olduğunda bizi nasıl bir Dünya bekliyor olacak. Merak edesim geliyor; sular akacak, Güneş parlayacak mı? Eskisi gibi parlasa bile eski değeri kalacak mı? Ay mesela, günün birinde ufkun solundan kalkıp medcezir kabiliyetini nehirlere değil de şehirlere yöneltir mi? Peki o zaman ne olur, kıpkızıl kan mı kesilir müşfik Ay'ımız? Tıpkı sünger gibi kirlenmiş caddelerin kanını çeker mi kendine? Bu soruları çok merak ediyorum. Sonraysa...


Pages 261234567 »