Işığı Yakamayanlar


Bazı insanların mutlu olmaya hakkı yoktur. Karanlık odalar gibidir ruhu. Girip ışığı yakmaya korkarsın. Zor olduğundan değil, ışığı açınca göreceklerinden korkarsın. Çünkü kimse açmamıştır daha önce. Yalnızlığın güzel olmayan yanıda budur işte ışığın yanabileceğini bilememek.

Ya da biri gelir, hiç sormadan açar ışığı. Biraz da utanarak sevinirsin buna. Ama ardına bile bakmadan ışığı açık bırakır ve gider. Umudedirsin ama bu sana acıdan başka bir şey vermez.

Yanık kalan ışığın bedelini bir gün çok ağır ödersin.

Kemal Ünsaçan
24•IX•12


Rosen

Fantastik Hikayelerin ikincisi. Bu defa Kağan'ın kuzeni baş roldedir. Paralel evrenlerin arasında kaybolacağınız güzel bir hikaye oldu. Rosen okumanızı bekliyor..
Yazarken Faydalandığım kaynaklar: http://www.zamandayolculuk.com http://www.kesfetmekicinbak.com




Demir Yürek - Alfredo Colitto


İsmi ve kapak tasarımı ilginç olduğu için büyük bir iştahla başladım bu kitaba. Ama daha ilk sayfalarında soğuttu kendinden. Tamam, kitap için ilgi çekici bir konu seçmiş yazar, ama kitabın başında herşeyi anlatmış. Kitap, tapınak şovalyelerine kilise tarafından açılan dava sürecinde geçiyor. 

Genç bir şovalye'nin (ismini bile hatırlamıyorum) arkadaşı esrarengiz şekilde öldürülür. Katil işini bitirdikten sonra kiliseye haber verir ve cinayetin işlendiği ev abluka altına alınır. Bizim genç şovalye eve gelir ve arkadaşının cesedini alıp kaçırmak ister. Çünkü katil cesedin kalbini demire dönüştürmüştür. Bu kaçırma olayı da epey ilginçtir. Genç şovalye arkadaşını alır ve çatılardan atlayarak kaçar (Yazar kendisiyle çelişkiye düşüyor çünkü arkadaşının çok iri olduğunu söylemişti). 

Genç, dava devam ettiği için ismini değiştirerek, o dönemin tıp okulunda ders görmektedir. Arkadaşını kaçırırken aklına ilk gelen yerde okulu olur. Hocası ilk başta tedirgin olur (öğrencisinin yıllardır kendisini gizleyen bir tapınakçı olduğunu hiç yadırgamaz) ve onu kiliseye teslim etmek ister. Ama tam o sırada kapı çalıp keşişleri karşısında görünce genci hayatı pahasına savunur ve onları başından savar (çabuk karar değiştiren, fazla düşünemeyen, aynı kişiliklere sahip zayıf karakterler). Genç ile doktor ortak hareket etme kararı alır. Biri intikam almak ister, diğeri de kalbin metale dönüşmesini gerçekleştiren simyanın sırrını öğrenmek ister. 

Genç arkadaşının cebinde bulduğu üç kelimelik bir not bulur (pazar,kadın,... ne kadar esrarengiz ama, tam tapınakçılara göre bir sır) ve peşine düşer. Araştırırken, manevi kardeşim dediği adamın aslında hiç bir yanını tanımadığı görülür. Bizim genç araştırmalarını yaparken başka bir çocuk görür ve ona yardım etmek için hayatını gehlikeye atar (Sürekli yön değiştiren kararsız karakterler). Vel hasıl olaylar olaylar... 

Okuyanlar konusu gereği esrarengiz olaylar, şifreli mektuplar beklerken, bir sonraki sayfada olacak olayları çok rahat kestirilebilmesi hayal kırıklığına uğratıyor. O yüzden bana hak verirsiniz ki 98. sayfada bırakmak zorunda kaldım. Zaten ilkokul hocam "bir kiabın güzel olup olmadıfğını 60. sayfadan sonra anlarsın" demişti. Bende bunu yerine getirdim sanırım. 

Yazarın üslubu ¬ 4-
Hikaye kurgusu ¬ 3+
Hikayeyi aktarımı ¬ 3-


Kemal Ünsaçan
08•IX•12


22/11/63 - Stephen King (Kitaplık)


Hayranı olduğum ve en sevdiğim yazar diyebilirim Stephen King için. 22/11/63, yazarın son çıkardığı kitap (En azından Türkçeye çevrilen son kitabı). 2009 - 2010 yıllarında yazmış ama kitabın sonuna eklediği nota göre, 1972 de başladığını fakat o zamanlar tam gün ders verdiği için projeyi rafa kaldırmak zorunda kaldığını söylüyor. 

Kitabın konusunu merak ediyorsanız ön ve arka kapağına bakmanız yeterli. Ön tarafındaki resimde Kennedy'nin suikaste uğrayıp öldürüldüğü yazarken, arka tarafında ise suikastten sağ kurtulduğu yazmaktadır. 22/11/63, eğer zaman yolculuklarını seviyorsanız tam size göre bir kitap. 

Jake Epping,  lisede edebiyat öğretmenidir. Bir gün öğrencilerinin yazdığı kompozisyon ödevlerini değerlendirirken Harry adındaki öğrencisinin kompozisyonundan çok etkilenir. Harry'nin yaşı diğer öğrencilerinden epey büyüktür. Ve aynı zamanda okuduğu okulda hademelik yapmaktadır. Kompozisyonda yazılanlara göre, Harry'nin babası alkoliktir ve küçükken onu sakat bırakmıştır. Ayrıca annesi ve kardeşlerini de cinnet geçirerek öldürmüştür. 

Bu sırada okullar tatile da girmek üzeredir. Jake Epping ödevlere not verdikten sonra okuldaki son kontrollerini yapar. Tam binadan ayrılmak üzereyken, o civarda lokantası olan aşçı dostu Al Temleton arar ve onu hemen lokantaya çağırır. Al'ın bir kaç günde yaşlanmış olduğunu görür. Uzun bir sohbetin ardından, Al Jake'e, lokantanın kilerinde bir solucan deliği keşfettiğinden bahseder. Bu delik 1958 yılına açılmaktadır. İlginç şekilde her yolculuğundan geri döndüğünde kendisini aynı tarihte ve aynı saatte bulur. Yıllarca orada dursa bile bu böyledir. Çünkü gerçek Dünya'da geçen zaman en fazla iki dakika sürmektedir. Al, çok hasta ve yaşlı olduğunu söyleyerek ondan zamanda yolculuk yaparak 1963'deki Kennedy suikastini durdurmasını ister. Jake, başlarda tereddüt etse de Al'ın zorlamalarından ötürü kabul eder. Ama Jake'in asıl istediği, yaşlı öğrencisi Harry'nin ailesini kurtarabilmektir. Bu iş hiç de düşündüğü kadar da kolay olmayacaktır. Çünkü 1958 yılından 1963 yılına kadar gerçek Dünya'ya geri dönemeyecektir. Üstelik önlemesi gerek bir de cinayet vardır. Bu sorunlar yetmezmiş gibi geçmiş de asla değişmek istemez. Yazarın tabiriyle, çarkın dişlilerinde onu ezmek ister. Yapılan her değişiklik, cezasını ona misliyle ödetir. Ama o Kennedy'yi ve Harry'yi kurtarmayı kafasına koymuştur.

Okuduğum en etkileyici kitaplardan birisi. Bu kitabında bütün ustalığını konuşturmuş, ünvanının hakkını vermiş Stephen King. Çok sürükleyici, sıkılmadan okuyacağınız bir kitap. Okumanızı kesinlikle tavsiye ederim. Eğer okursanız, kitabın harika kurgusunu, King'e ait şahane benzetmeleri ve tasvirleri göreceksiniz. Neden bu kadar övdüğümü o zaman anlayacaksınız. Bana hak vereceğinizden eminim :) iyi okumalar.. 

A.Kemal Ünsaçan
04•IX•12


Simyacı - Paulo Coelho (Kitaplık)

Kitaplık isimli makalem de, okuduğum ve beğendiğim kitapları buradan paylaşacağım diye bahsetmiştim. İşte başlıyorum :) "Simyacı"

Aslında bu kitabı okuyalı epey zaman geçti. Son okuduğum kitaplar içinde en çok bunu beğendiğim için de yazı dizisine bununla başlıyorum.

Kitap, ispanya da çobanlık yapan bir gencin başından geçen olayları anlatıyor. Bu genç bir gün rüyasında Mısır da, piramitlerin yanında bir hazine olduğunu görür. Kahinlerin de rüyasını tasvir etmesinden sonra sürüsünü satar ve Mısır'a doğru yola çıkar. Yolda başına bir sürü olay gelir, farklı dinlerde ve farklı dillerde insanlarla tanışır. Kimisi ona yardımcı olurken kimisi de onu soyar. Ama o yoluna devam eder ve hayat hakkında çok şey öğrenir.

Benim bu kitap da öğrendiğim, harika bir kadercilik anlayışıdır. Genç çobanın bir hedefi vardır ve ona ulaşmak ister. Ama kaderinde ne varsa onu yaşıyor ve ondan kaçışı yoktur. O buna yolundaki işaretleri izlemek diyor. Kimisi buna mektup diyor kimisi de menkıbe . Ama ortak dil aynı, hepsi kaderden bahsediyor. Herkes menkıbesinde ne yazıyorsa onu yaşıyor. İşaretleri izleyerek yoluna devam eden gencin hikayesinin anlatıldığı eserin son sayfalarında bu anlayış kendini tamamen ifşa ediyor.

Çoğu kişi bu kitabı okumuştur ama merak edenler için söyleyeyim. İspanya dan yola çıkar ve hazinesinin peşinden piramitlere kadar ulaşır. Birde bakar ki ortada hazine falan yok. Yetmezmiş gibi oradaki bir kabileden de temiz bir dayak yer ve soyulur. En sonunda burada ne aradığını sorarlar. Başından geçenleri anlatır. Bunun üzerine kabilenin reisi, kendisinin de böyle bir rüya gördüğünü, rüyasında ispanya'da bir ağacın altında bir hazine gördüğünü ama onun kadar aptal olmadığı için aramaya çıkmadığını söyler. Genç çoban bunları dinlerken her şeyi anlar ve yolculuğunun manasını anlar. İspanya'ya geri döner ve kabile reisinin bahsettiği yerdeki (kendi evinin bahçesinde) hazinesine kavuşur.


Kemal Ünsaçan
04•IX•12

Bu arada, kitap da hoşuma giden satırlar;






Bahar



Yaşamanın ismidir bahar.
Rüzgarı, hayatın satır aralarında dolaştırmaktır.
Rüzgarın özünü yakalamak ve doğmaktır yeniden

Yanmaktır bahar
Bir ateşde usul usul, kora mahal vermeden 
Yazı beklemeden, ateşe susamışçasına yanmaktır

Suyun yanmasıdır bahar.
Yağmurdur, damla damla oluşan senfonidir.
Damlaların dansında sarhoş olmaktır.

Bahar candır
Kelebek ömrünün en güzel anlarıdır.
Dirilen doğanın sana avuç açmasıdır.

Yaşamanın ismidir bahar.
Şimdilerde daha bir derinden duyduğun.
Bildiğin bir şarkıdır bahar.

Belki rüzgar, belki yağmur
Belkide toprak kokusudur baharı sevdiren.
Ama ben biliyorumki,
Bahar yaşamanın ta kendisidir.

Kemal Ünsaçan
30•IV•12


Bu Şiirimi ilkbahar için yazmıştım ve yayınlamıştım ama ne hikmetse silinmiş. Yeniden yayınlamak istedim..