2.Doktor Muayinesi

Dün 1.doktor muayene etmişti. Sonuç; Kanımda yüksek oranda antikor var. Ama ayağımdaki uyuşmayla hiç bir alakası yok.

Yeterli görmediğim için bugün başka bir ddoktora gittim. Dünkü dahiliye idi. Bu günkü nöroloji. Sağolsun 2 tane doktor tanıdıkla beraber doktorun yanına gittik. O doktorda test yaptırılmasını istedi. Ulan dedim, doktor doktor üstüne kan bırakmadınız adamda. Neyse çıktık laboratuvar bölümüne. Doktor çorabını çıkar bacağını sıva demezmi. Yuh bide bacaktanmı alacaksınız die düşünürken, kadın ayağıma bişeyler sarmaya başladı. Tık tık, nooldu. Sinirlerimden elektrik geçiriyorlar. Tabi manzarayı sonradan çaktım. Nöroloji sinirle ilgili bi bölüm. Liseden hatırladığım kadarıyla nöro sinirmiydi hücresimi neydi.


Vel hasıl, sonucları aldık tekrar doktorun yanına. Adam bakti bi.Sonuç; "Korkacak bişey yok sinirlerde. Eğer kendini iyi hissedeceksen fizik tedaviye gidebilirsin"

Abi bu ne biçim iş. Dünkü doktor iğne veriyor. Bugünkü bişey yok diyot. Anlamadım gitti valla bu doktorları. Ne diyelim hayırlısı. Birazdan dünkü sonuçları bu yeni doktora gösterecem bide. Bakalım o nediyecek. Ne diyelim hayırlısı.

Okuldanda geri kaldıl iyimi. Maket için hocadan renk önerisi alacaktım yau...


Romantizma.

Vay be. Romatizma olmuşum. Ama bana kalırsa romantizma olmuşum. Doktordan tahlil sonuçlarını aldığımdan beri mısralar dahabi hızlı uçuşmaya başladı beynimde.

Dün sonuçları aldım. Sonuç, kanımda 8 madde farklı çıkmış. En çokta kulak-burun-boğaz hastalıklarına karşı üretilen antikor fazlaymış. Normalde 0 ile 200 arası olması lazımken benimki 500 lerde geziyormuş. Ben doktoru pek sevmedim. İğne flan vermiş ama pek gözüm yemedi. İnşallah başka bir hasatneye gidip birde ona bakacaz. Ne diyelim hayırlısı olsun.


Ayaklarım

Bu Hayatta her şeyi anladımda, şu ayaklarımın benden habersiz büyümesini birtürlü anlamadım.
İlk gördüğümde minnacıktı, küçücüktü, ağlıyordu. Hayatın yükünü sırtlanmak için doğmuştu benimle beraber. Ben hayata geldiğimde, benden sonra geldi ayaklarım.
Dünyaya beni bağlayan bağ oldu ayaklarım. Bağlanmamak için bu dünyaya, bez parçaları bulup bağladım ayağıma.
Zamanla büyüdü ayaklarım. Bazen yaşam sandı toprağa bastı. Bazen toprak sandı yaşama bastı.
Zamanla ben büyüdüm ayaklarımdan önce. İnsanlara baktım, ayakları var. Ayaklarına baktım, Toprak diye bastıkları, topraktan olma çamurlar. Ayağı büyük olanlar küçük olanlara basıyor. Toprak yerine...
Az daha büyüdüm, bir ayak buldum üstümde. Bana basmak için, basamak niyetiyle. Çekildim basmadı. Hayat bu dedi, yutmadım. Oda yanımdakine bastı, yanımdaki umursamadı.

Ben büyüdüm, hayat yürüdü ayaklarımın altında. Zamanda sesler çıkararak ilerledim. Ben ses çıkardıkça zaman çoğaldı. Ayaklarımla basacak yer kalmadı zamanda. Ne yol kaldı yürüyecek, nede ayak kaldı yürütecek...

Her şeyi anladımda, şu ayaklarımın benden habersiz büyümesini bir türlü anlayamadım.
Baktım ki benden habersiz, dün baktım büyüyor, bugün olmuş yürüyor. Ben biliyorum ki, yarın olacak koşacak ayaklarım. Rüzgâra inat, hayata inat.
Koşacak ayaklarım, İçimdeki kurumuş hayalleriri rüzgara bırakmak için.
                               Ezdiği yerlere hayalleri ekmek için.
                               Onları sulayıp yeşertmek için.   
Koşacak ayaklarım, Yaş'a değil yaşama basmak için.
                               Yaşanmışları yeşertmemek için.
Ve koşacak ayaklarım. Zamandan hızlı, zamandan öteye, zamandan kurtulmak için.
                                Zamanı rüzgara bırıkmak için.
                                Çatlayana kadar, bağıra bağıra koşacak ayalklarım.